Yazımın ilk satırlarına yazmak istediğim asıl olan gerçekleri yazamıyorum çünkü ben de “Defne Joy gibi kara bir leke sürülerek” öldürülmek istemiyorum.
Yatılı Kur'an kurslarında yaşanan şiddet, taciz ve zorbalıkların son günlerde üst üste deşifre edilmesi bu kurumların kimler tarafından nasıl denetlendiğini hatta denetlenmediğini gün yüzüne çıkarırken dinden nefret eden bir neslin çoğalmasına da sebep olduğundan Süleymancıların yurdunda vuku bulan son olayda yurt müdürünün iğrenç sözleri de baz alınarak, bu ve bunun gibi benzeri yatılı yurtların acilen devlet eli ile kapatılması gerekiyor. Olayın vuku bulduğu yurt müdürünün, çocuklar ortaokul çağında olduğu için kadınlardan daha cazip gelebilir sözleri iğrençlik ötesi.
Üç erkek çocuk annesi olarak, iki çocuğumu dini eğitimlerini tam olarak almaları ve disiplinli bir yaşama çocuk yaşta alışmaları düşüncesiyle biraz da baba baskısı ile (Süleymancılara ait) yatılı Kur'an Kursuna vermiştim. Büyük oğlum daha sessiz ve içe dönük olduğundan üç yıl kadar, ortanca oğlum hazır cevap ve biraz daha araştırmacı olduğundan altı ay ancak dayanabildi. Önceleri hiçbir şey anlatamayan büyük oğlum Lise üçüncü sınıfta okul birincisi seçilince teşekkür etmek için düzenledikleri veli toplantısında çocuğumun kulağını kararmış görünce ne olduğunu sorduğumda çocuk bir gözüyle bizi izleyen kurs hocasına bakarak hocasının kulağını kıvırdığını, kıkırdağının çatladığını, ağrıdan dolayı kulağının üzerine yatamadığını söyleyince kanım dondu. Bir gölge gibi sürekli çocukların peşinde olmalarını önceleri korumak için sanıyordum daha sonra anladım ki, kurs içinde yaşanan gerek fiziksel gerekse psikolojik şiddet ve tehditlerini herhangi bir arkadaş, veli ya da öğretmenleri ile paylaşmamaları içinmiş. Karabasan gibi sürekli peşlerinde olduğu için çocuklar okul ve sınıfta dahi kendilerine arkadaş edinemiyorlar. Süleymancıların yurdunda yetişen kız ve erkek öğrencilerin neden sürekli yarım kapaklı gözlerle baş aşağı gezdiklerini merak ediyordum şimdi anlıyorum ki, korku dağları bekletiyormuş.
İçeriden bir tek olayın veya bilginin dışarı çıktığı halde cinlerin onlara musallat olacağı tehdidiyle korkutulduklarını, özellikle içine kapanık, kimsesiz, ya da ilgisiz ebeveynlere sahip olan sessiz çocukların sürekli şiddete maruz kaldıklarını kendi oğlumun da şiddet baskı ve ayrıca ileri derece korku ile tehdit edildiklerini üçüncü yılın sonunda bir veli toplantısında öğrenmiş olmam yıllar geçmesine rağmen içimde geçmeyen bir yara. Telefonla neden söylemediğini sorduğumda konuşmalarını hocaların yanında yapmak zorunda olduklarını bu nedenle sadece iyi olduklarını ve ihtiyaç listelerini söyleyebildiklerini öğrendim. Lise üçüncü sınıflardan sorumlu olan hoca adı altında çocukları dinden soğutan irfan isimli adamın sürekli olur olmaz kulağını kıvırdığını, son kıvırdığında kulak kıkırdağının çatladığını ama bunu bile ailesine belli ederse daha beter yapacağını söyleyerek korkutulduklarını veli toplantısı sonrası bana söyleyince bu durumu babası ile paylaştım.
Kendisi de yıllarca yatılı Kur'an kursunda kalan eşimin, çocuğu aynı gün yurttan alacağını düşünürken beklediğimin aksine hocalarla yüz göz olmayalım çocuklara dini eğitim veriyorlar deyip duymazdan gelince kendim bizzat Kur'an kursunu arayarak İrfan hocayı telefona istedim, çocuğumun ne kadar saygılı, sakin ve içine kapanık olduğunu bildikleri halde kulağını ne hakla kıvırdığını sorduğumda üç yıl boyunca sadece baba ile muhatap olduğundan ve onun ilgisizliğinden faydalanan hoca bozuntusu, bir süre sesini çıkaramadı. Kısa bir sessizlikten sonra savunma olarak yanlışlık olmuştur, Mikail en sevdiğimiz talebimizdir diyebildi. Tekrarı olduğunda kurumlarına ve şahsına dava açacağımı söyleyerek telefonu kapadım.
Eşime İrfan hocayı arayıp uyardığımı söyleyince birkaç hafta surat asarak bana psikolojik baskı yaptı. Bir hafta sonra oğlumu yurttan aldım. Oğlum yurttan tamamen ilgisinin kesildiğini, bir daha hoca adı altında bedavadan geçimlerini sağlayan bu insanlarla yüz yüze gelmeyeceğine kanaat getirip ayrıca kulağının çekildiğine sessiz kalmadığımı görünce benden aldığı cesaretle kapalı kapılar ardında yaşanan iğrençlikleri üstü kapalı da olsa anlattı. Hocaların iğrenç isteklerine karşı çıkan çocukların sürekli azarlandığını, yemek verilmediğini, okula gönderilmeyip yurdun tepeden tırnağa bütün temizliğinin yaptırıldığını, gece yarısı kollarından tutularak ranzadan aşağıya çekildiklerini ve bunu cinlerin yaptığı gerçeğine inandırarak kendilerine itaat etmelerinin mecburi olduğunu bilmeleri gerektiğini kafalarına vura vura anlattıklarını söylerken aynı anı adeta yeniden yaşıyordu. Yurttan ayrılmış olmasına rağmen aylarca sabaha kadar sayıklayıp titriyor kâbus görerek uyanıyordu.
Anladım ki, çocuk velisinden çekindiği için dışarıdaki maruz kaldığı tacizi, istismarı ve şiddeti sineye çekiyor. Hepsi bir yana orada bir sürü öğrencinin vatana millete hayırlı evlatlar olarak yetiştirildiklerini düşündüğümüz için yaptığımız bağışlarla hoca adı altındaki adamların eşleri, kendi aralarında altın günleri yapıyor, lüks arabalarla lüks otellere tatile gidiyor ve çocukları özel okullarda okutuluyor. Verdiğimiz kurban bağışlarının etleri hocaların evlerine taşınırken bir kısmı da hocaların masasına ziyafet oluyor. Lise son sınıf öğrencisi bir genç bir iftar yemeğinde, yemekhanede ayağa kalkıp kendi masalarında sürekli ıspanak, pırasa ve bulgur pilavı varken neden hocaların masasında kavurma, et sote, pilav üstü pirzola olduğunu sorunca çocuğa bir hafta okula gitmeyip tuvalet mutfak ve yatakhane temizliği cezası veriliyor.
Çatalca erkek öğrenci yurdunun lise bölümünde altı ay kalan ortanca oğlum biraz daha tez canlı ve hazır cevap olduğu için hocaların yediği yemekten öğrencilere verilmesi için çocukları kışkırtıyor bu davranışından dolayı sınav haftası olmasına rağmen kınama cezası adı altında bir hafta okula gönderilmeyip tuvalet ve bulaşık cezası veriliyor, gece yatakhaneye geçince tık tık tık sesleriyle psikolojik korku baskısına maruz bırakılıyor. Çocukları kışkırttığından dolayı cinlerin kendisine musallat olduğunu, hocalara saygısını kaybetmemesi gerektiğini, duyduğunu duymazdan, gördüğünü görmezden gelmezse gece boyunca cinlerin onunla olacağını söyleyen hocalara inanmayıp, tık sesini aramaya başlıyor. Altıncı ayın sonunda onu yurttan aldığımda henüz beş yaşında namaza başlayıp ayet ezberleyen oğlum, tamamen dinden, dindarlardan, hocalardan, hacılardan nefret eder duruma gelmişti.
Çocuklarımıza dinimizi öğrensinler diye yaptığımız baskıların sonucunda onları dinden soğuttuğumuzu anladığımızda çok geç kalmış olabiliyoruz.
Yatılı dini kuruluşların devlet eli ile acilen tamamının kapatılması bunun yerine okullarda iki ders çocuklara din kültürü eğitimin mecburi olması gerekmektedir. Ne kadar azgınca ve acımasızca bir şey yaşanıyorsa mutlaka kapalı kapılar arkasında yaşanıyor. Denetleniyor deyip deşifre olan olayların üzeri kapatılmamalı. Denetlendiği falan da yok! Ayrıca denetleyenler kendi içlerinden ve kendi zihinlerinden bir güruh insan.
Maalesef öyle bir raddedeyiz ki, namazda meyli olmayan ama gene de ramazan ayına saygısından orucunu tutan ya da tutmasa dahi dışarıda bir şey yiyip içmeyen çocuğa buna da şükür der hale geldik. Dindar insan görmeye tahammül edemeyen gençlerimizin katilleri, kapalı kapılar arkasındaki iğrençliklerdir. Bu tür canlıların değil 97 yıl hapiste kalması, yaşatılıyor olması dahi ödüldür.
Süleymancılar denetlenmiyor . Devletin Resmi Kuran kursları Diyanet'in ise onlar yarım yamalak denetleniyor. Süleymancılar Din istismarcısı İslâmı kullanarak rant devşiren Dini menfaatine alet edenlerdir. Fetto 2. grup Süleymanculardır