Son yıllarda hızla artış gösteren, yıkıcı etkileri olan, ailelerin elini kolunu bağlayan ve ocağına ateş düşüren, ebeveynleri derinden yaralayan ve kronik hale gelen uyuşturucu madde kullanımı halkın yüzleşmek durumunda kaldığı bir halk sağlığı problemi ve toplumsal olay haline gelmiştir.
Yaşam beklentisi ve gelecek kaygısı taşımayan bu kesim pimi çekilmiş bomba misali toplum için tehdit oluşturmaktadır. Günümüzde uyuşturucu madde çeşitliliği artıyor, uyuşturucuya ulaşım eskiye oranla artık çok daha kolay ve kullanım yaşı da düşmüş durumdadır. Uyuşturucu madde bağımlısı 26 yaşındaki gencin annesinin başını kestiği ve kesik başını da pencereden attığı Bağcılar cinayeti gençlerin düştüğü bataklığı gözler önüne sermektedir. Bir evlat nasıl olur da annesini vahşice ve katarca öldürebilir? Kendi annesine bunu yapan bizlere neler yapmaz ki…
Hunharca işlenen bu cinayet planlı, programlı ve istemli bir cinayet değildir. Kişi uyuşturucu maddeyi elde etmek için her yola başvurabilir ve farkında olmadan bilinçsiz davranış içerisinde acımasızca herkese zarar verebilir. Gençler neden uyuşturucu bataklığına düşüyor? Gençlerin uyuşturucu madde kullanımına zemin hazırlayan çok sayıda etken bulunmaktadır. Toplumsal ve çevresel faktörler başlığı altında en büyük etken arkadaş çevresi, bulundukları ortam ve okul bireyleri bu ilete bulaştırmaya zemin hazırlamaktadır. Gençler eğlenmek, duygusal gereksinimlerini gidermek ve sorunlarından uzaklaşmak gibi nedenlerle madde kullanmayı deneyebilmektedirler. Gençlerimizin dini değerlerinden kopmaları, ahlaklı yaşantılarından uzaklaşmaları, aile bağlarının zayıflaması, sosyal ilişkilerinin olmaması ve toplumsal katılımın dışında kalmaları onları yalnızlaştırır.
Yalnızlaşan gençler boşluğa düşer ve farklı alanlara yönelirler. Bununla beraber aile ve eğitim yaşamlarında zorluk yaşayan gençlerin diğer gençlere kıyasla uyuşturucu madde kullanımına daha müsaittirler. Gençlerimizi bu illetten uzak tutmak toplum olarak boynumuzun borcu ve vatandaşlık görevidir. İçinde bulunulan zor durumla doğru şekilde başa çıkma yöntemleri uygulanmalıdır. Aile yoksunluğu, ilgisizlik ve iletişimsizlik bireyi boşluğa iter. İletişimsizlik, birçok sorunu ortaya çıkmasına ve var olan sorunların daha da büyümesine zemin oluşturmaktadır. Bu noktada ailelere büyük sorumluluk düşmektedir. Ebeveynlerin çocuklarının arkadaş olduğu kişilerden ve sosyalleştikleri ortamlardan haberdar olmalı, kontrollü ellerine alıp çoğu yerde evlatlarının bireysel özgürlükleri kısıtlanmalıdır. Anne ve babalar adanmışlık ruhuyla çocuklarına zaman ayırmalı, aile içi toplantılar yapılmalı, sevgi dolu ve duyarlı tutum takınmalı, onlarla güçlü bir bağ kurmalı, açık ve sağlıklı iletişim sağlanmalı, güven ve saygı inşa edilmeli, duyguları ve ihtiyaçları önemsenmeli, karar alma süreçlerinde rehberlik edilmeli ve yönlendirici olunmalıdır.
Uyuşturucu bağımlılığı, bireylerin çevreye uyum yeteneğini azaltır. Bağımlı giderek ailesine ve sevdiklerine mesafe koyar ve zamanla çevreden koparak yalnızlaşır. Bireyde tutum ve davranışlarında belirgin değişiklikler oluşur; duygusal stres ve kopukluk, güvensizlik ve özgüven sorunu, öfke ve saldırganlık, dikkat eksikliği, hafıza kaybı, sinirlilik, huzursuzluk ve uykusuzluk, çökme ve boş vermişlik gibi kişilik bozuklukları oluşur. İlimizin özeline indiğimizde, hırsızlık vakalarını gerçekleştiren kesimin uyuşturucu bağımlısı bireyler olduğu gözlenmiştir. Uyuşturucu kullanan genç sayısı azaltılırsa hırsızlık olayları da aynı oranda azalır. Uyuşturucu bağımlılığı önlenmezse ağır bunalımların yaşanması kaçınılmaz olur.
Akabinde intihar girişimi ve ölüm vukuatı gerçekleşir. İlimizde son zamanlarda uyuşturucu bağımlılığından ötürü birçok gencimiz hayatlarına son verdi. Geçmiş dönemlerde gençler, diğer uyuşturucu maddelere nazaran bağımlılığı olmayan, daha az kalıcı iz bırakan bali ve tiner kullanıyorken günümüzde hiç olmadığı kadar esrar, bonzai ve metamfetamin maddelerini yaygın şekilde kullanmaktadırlar. Eskiden Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Tedavi ve Araştırma Merkezleri sayıları az iken günümüzde madde bağımlı sayısı artığı için bu merkezler birçok ilde faaliyete girdi. Bağımlılık sürecinde bireyler kendilerini yetersiz görür ve bu illetle başa çıkamayacağını düşünürler. Madde kullanımı erken dönemde fark edilir ve tedaviye erken başlanılırsa sonuç alınabilir. Bu noktada bireyin tedaviyi olumlu karşılayıp kabullenmesi, tedavi için istekli olması, sabır ve meşakkatle çaba göstermesi çok önemlidir. Tedavi sürecinde tıbbi destek iyileşme sürecinde tek başına yeterli değildir. Bu nedenle Psikiyatri Polikliniklerinde ve ilgili kurumlardan psikososyal destek de alınmalıdır.
Uyuşturucuyu bitirmek için öncelikle bataklığı kurutmak gerekiyor. Uyuşturucuyla mücadele kapsamında önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim. Cezaevinin ortamı ve şartları gereğince bireyin uyuşturucuya ulaşımı ve uyuşturucu maddeyi alımı söz konusu değildir. Kanaatimce, kullanılan maddenin cinsine, dozuna ve kullanım süresine göre madde bağımlı bireyler cezaevine yerleştirilirse bağımlılıkları biter ve vücudun uyuşturucu maddeden arınması sağlanır. Önemle ve özenle üzerinde durulması gereken bir diğer durum ise; tedavi sürecinin akabinde gençler başıboş bırakılmamalı, düzenli olarak takip, denetim ve kontrolleri yapılmalıdır.
Madde bağımlılarına yönelik istihdam alanı açmak, iş sahibi yapmak, farklı uğraş alanları yaratmak ve kişileri yalnızlaştırmamak madde bağımlılığına dönüşü ortadan kaldırır. Uyuşturucuyla mücadelede toplum olarak topyekün mübareze etmeliyiz, okullarda eğitim verilmeli, gerekli hassasiyet gösterilmelidir. Dini değerlerine bağlı inançlı nesillerin yetiştirilmesi sonucunda uyuşturucu sorunu toplumun gündeminden çıkmış olacaktır.