TOPRAK VE KAN DAVASI

Hazine, dönüm, tarla nedeniyle husumet bulunan iki aile arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkan kavgada şu kadar kişi yaralandı şu kadar kişi hayatını kaybetti haberleri o kadar yaygın hale geldi ki... Her kesimin yakındığı ve dillendirdiği bu husus; Toplumun kapanmayan yarası, akan kan, durdurulamayan düşmanlık haline geldi. Toplumsal olay haline gelen, yöre halkında telafisi mümkün olmayan derin hüzün ve endişe yaratan, aileler arasında husumet oluşturan bu çağdışı trajik olaylar ocaklara ateş düşürmek dışında hiçbir getirisi yoktur. Açgözlülük, doyumsuzluk ve fazla pay alma gayesiyle insanlar haksız kazanç girişiminde bulunuyorlar. Toprak sevdası bilinciyle hakka riayet edilmemesi, kin ve nefret duygusuyla tutum takınılması, bazı art niyetli insanların arabozucu söylemlerde bulunmaları sonucunda aileler arasında tartışmalar yaşanır, akabinde silahlar konuşur, sonuç CİNAYET! Tarihten beri özellikle de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bu olumsuz durum sıklıkla yaşanmaktadır. Ülkemizin en merhametli, yardımsever, yiğit ve misafirperver insanların yaşadığı bu coğrafyada bu tip olayların yaşanması o kadar tuhaf ve anlamsız ki… Özellikle de kırsal alanda yaşanan trajedi olaylar sonucunda düşmanlıklar baş gösterir ve insanlar zorunlu olarak ata diyarlarını köylerini terk edip gurbet eline yol alırlar. Konuya şöyle bir örnekle açıklamak istiyorum. Kavga eden ve birbirinin ölümüne neden olan ailelerden birinin çocuğu husumetten önce ağır bir hastalığa yakalanır ve maddi bir ihtiyaç olursa her iki aile ellerinde bulunan toprağı satar birbirlerine yardımcı olurlar; fakat hastalık ve zor günler için gözden çıkardıkları toprak için yeri gelir can alıyorlar. Bu hayatta amcayı yeğene, yeğeni dayıya, kardeşi kardeşe kırdıran; akrabayı akrabaya, komşuyu komşuya küstüren tek bir şey vardır o da TOPRAKTIR. Düğün ve taziyeleri bir olan, aynı kandan ve candan olanlar, hastalıkta, darlıkta, zorlukta, kavgada sırt sırta olanlar söz konusu toprak olunca bambaşka bir kimliğe bürünürler. Akabinde aileler arasında kin ve düşmanlık duyguları filizlenir, küskünlük ve dargınlıklar yaşanır, tartışma ve kavgalar belirir, hısımlık biter hasımlık başlar. Toprak kavgalarının, husumetlerin ve kan davalarının önüne neden geçilemiyor? Bu hususta önemli bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum; Son zamanlarda saygın ve sözü etkin din adamlarının olmaması, kanaat önderlerinin adaletsiz yaklaşımı, barış ve gönül elçilerinin vurdumduymaz tutumları sonucunda kan davalarının önüne geçilememektedir. Özellikle de bazı art niyetli aile büyüklerinin toprak meselesine namus, onur ve şeref anlayışıyla yaklaşmaları, evlatlarını dolduruşa getirmeleri, kanı kaynayan gençleri yanlış yönlendirmeleri ve yangına körükle gitmeleri sonucunda telafisi zor süreçlerin yaşanmasına neden olmaktadırlar. Aileler arasında oluşabilecek kavga ve işlenebilecek cinayetin önüne geçmek noktasında aile büyükleri ağırlıklarını koyup aklıselim davranmaları, sükuneti sağlamaları, yapıcı olmaları ve kalender duruş sergilemeleri gerekmektedir. Diğer bir husus; bilinçsiz, anlayışsız ve eğitimsiz bireylerin kan davalarına sebep olmaları yüksek, suç işleme olasılıkları da fazladır. Şu bir gerçek ki eğitim ve dini inanış kan davalarını azaltır. Bu noktada ebeveynlere büyük sorumluluk düşmektedir. Ahlaklı bireylerin yetişmesi için çocuklara dini eğitim verilmeli, bilinçli, duyarlı, kültürlü ve olgun kimlik kazanmaları için de gençler Üniversiteye gönderilmeli. 

  Devletin hükmü altında bulunan, köy ve mahalle sakinlerinin ortak kullanımında ve bu kesimin faydalanma hakkı olan meraları, o alanla bağı ve hakkı olmayan kişiler tarafından özel mülkiyete geçirilmesi, haksız kazanç sağlanması ve üzerinde ev yapılması başkasının hakkını gasp etmektir. Devlet nezdinde suç, Allah katında da günahtır. Bir kişinin değil binlerce kişinin hakkı olan, beytülmal konumunda bulunan meraya konmak ve haksız kazançla toprak sahibi olanlar unutmasınlar ki bunun bedeli de vebali de yaradan katında misliyle olacaktır. Yol yakınken ve hala nefes alabiliyorken bu hatadan dönmekte fayda vardır. İnsanları ayrıştıran ve küstüren bir diğer husus ise; Özellikle de kırsal alanlarda yaşanan kendi arsasında yol verme durumu! Akrabalık ve komşuluk bağıyla sımsıkı ilişkileri olan insanların söz konusu mülklerinde yol verme durumu ortaya çıkınca biranda bambaşka bir kişiliğe bürünürler. Maddi olarak hiçbir kaybı olmayacak olan arsa sahibinin; ferdi davranışlar, vurdumduymaz tutum ve halden anlamaz tavırlar sergilemesi sonucunda insanlar mağdur edilmekte ve zor duruma düşürülmektedir. Çoğu Arsa sahibi yardımlaşma bilinciyle hareket ederek insanlara yardımcı olmak ve onları kazanmak yerine kaybetmeyi seçerler. Yol vermeme sonucunda akrabalık bağları kopar, komşuluk ilişkileri zedelenir.

  Yapılan haksızlıklar, reva görülen zulümler, oluşan husumetler, biten ilişkiler, gerçekleşen cinayetler ve işlenen tüm günahların temelinde ‘Toprak Şuuru’ yatmaktadır. İnsan canın bir toprak parçası kadar değer görmediği, akrabalık ve kardeşliğin maddiyat kadar önemsenmediği, dünya malı sevdasının kin ve nefret duygularını perçinleştirdiği bu düzen ancak Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak, hakka hukuka riayet edilerek, hoşgörü ve kardeşlik duygularıyla hareket ederek, ahlaklı, eğitimli ve dindar bireyler yetiştirerek üstesinden gelinebilir. Gün gelecek uğruna can aldığınız, kalp kırdığınız, mağdur ettiğiniz, düşmanlık yarattığınız ve düşman sahibi olduğunuz o Toprak gözünüzü doyuracaktır. Ebedi olarak o toprağa sımsıkı sarılacak ve o toprağa karışacaksınız.