Malazgirt, tarihin akışını değiştiren büyük bir zaferin adıdır.
ALPARSLAN DİYARI- Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071’de Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes’i mağlup ettiği Malazgirt Meydan Muharebesi, Türklerin Anadolu’ya girişini perçinleyen önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu zafer, sadece askeri bir başarı değil, aynı zamanda Türk birlikteliğinin bir sembolü olmuştur.
Ancak Malazgirt’in hikâyesi sadece 1071’de yazılmadı. İlçenin idari yapısı, 20. yüzyılda bile değişimlere sahne oldu. 1929 yılında Muş’un tekrar il statüsü kazanmasıyla Malazgirt, Muş’a bağlandı. Fakat bu bağ, uzun sürmedi; 1934 yılında alınan bir kararla Malazgirt, Ağrı’ya bağlandı. İlçenin Muş’a olan dönüşü ise 4 Ocak 1936’da gerçekleşti.
Bu idari değişimler, Malazgirt’in tarihi ve kültürel bağlarının Muş ile ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesi oldu. Anadolu’nun kadim coğrafyasında, Malazgirt, Türk tarihindeki önemiyle birlikte Muş’un ayrılmaz bir parçası olarak anılmaya devam etti.
Malazgirt, zaferin ruhunu yaşatmaya devam ediyor. Tarihi dokusuyla ve her yıl düzenlenen etkinliklerle, 1071 ruhunu genç nesillere aktaran Malazgirt, Muş’un önemli bir ilçesi olmanın yanı sıra, Türk tarihine de yön veren bir sembol olmaya devam ediyor.
Geçmişin izlerini yaşatmak ve bu önemli olayları hatırlatmak, tarihimize olan saygımızı göstermenin en güzel yolu. Malazgirt, sadece bir zaferin adı değil, Türk milletinin ortak hafızasının en parlak sayfalarından biridir.
VEYSEL EŞİN