Kıymetli okuyucularım; kanaatimce ülkemizin en büyük sorunlarından biri de hayasızlık, rezalet, şiddet ve edep dışı yayınları gözler önüne seren televizyon dizilerin varlığıdır. Son yıllarda çeşitlenerek ve hızla artış gösteren DİZİ YAPIMLARI problemi halkın yüzleşmek zorunda kaldığı toplumsal sorun haline geldiği apaçık ortadadır. Müslüman kimliğimizi hipnoz eden, aile yapımızı yıkan ve ahlaki değerlerimizi parçalayan dizilerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Aile izzetini, erdemini, haysiyetini, namusunu harabeye çeviren bu acı ve vahim durum toplumda telafisi mümkün olmayan derin yaralar açmaktadır. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki toplumsal yozlaşma, kültürel çürüme ve sosyal çöküşün en büyük payı dizilerdir. Bu hususta maalesef toplum olarak çok yönlü tehdit altındayız. Günümüzde yayınlanan diziler çocukların kimlik inşasında önemli bir rol üstlenmiş durumda. Ahlak dışı ve şiddet içeren diziler geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza büyük zararlar vermektedir. Özellikle de ergenlik çağındaki ve yetişkin gençler üzerinde büyük bir erozyon yaratmakta ve olumsuz kişiliğin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Üzüm üzüme baka baka kararır misali gençlerimiz özentilik içerisine girerek dizi sahnelerini hayatlarına uyarlamaya ve oyuncuları rol model almaya başlıyorlar. Çocuklar ve gençler dizi senaryoları yüzünden çok küçük yaşta aşk duygusu ve sevgili yaşantısıyla tanışıyor. Ne yazık ki ilkokul çağındaki çocukların zihinlerine sokulan aşk ve flört gibi kavramlar, toplumsal çöküntüye sebep oluyor. Şu gerçek göz ardı edilmemelidir; sunulan senaryo ve temsil edilen oyunculuk sokağa yansır. Şöyle ki mafya, şiddet, hırsızlık, cinayet, fuhuş, hainlik ve boşanmayı sıradanlaştıran dizilerin mevcudiyeti toplumsal sorun ve olayların artış göstermesine neden olmaktadır. Günümüzde yıl boyu bölüm şeklinde yayınlanan dizilerin amacı sosyal yapının yeniden inşasıdır. Dizi senaryoları adı altında aile yapısının temeline yerleştirilen dinamitler patlatılmaya başlandı. Amaç; insanlarımızın beyin ve fikirlerini çürütmek, halkın milli ve manevi değerlerini zehirlemek, toplumsal çöküşe zemin oluşturmaktır. Dizi senaryoları prim ve reyting uğruna ahlaksızlık, boşanma, hırs, illegal hayat, aşk, entrika, dedikodu, ihanet ve aldatma konu başlıkları adı altında olayları normalleştirip içselleştiriliyorlar. Son yıllarda dizi sayısının bu denli çeşitlenmesinin nedeni toplum olarak rağbet göstermemiz ve izlememizdir. Kabul etsek de etmesek de değirmene su taşıyarak suçluyuz!
Üzülerek belirtmek isterim ki inanç, aile ve erdem kavramları gündüz kuşağı programlarına kurban edilmektedir. Çarpık ilişkileri normalleştirilip empoze ettirilmeye çalışıldığı Esra Erol ve Müge Anlı isimli programlar aile kavramını ayaklar altına almaktadırlar. Öyle ki sadakatsizlik, dedikodu, fitne ve insanları kırdırma amacı taşıyan sahneler almış başını gidiyor. Toplumun ahlâkî ve dinî değerleri göz ardı edilerek yayınlanan bu yapılar; önce evin mahremiyetini yok etmek için evdeki perdeleri ardına kadar sıyırdılar. Evlerin perdesiyle birlikte ar perdesi yırtıldı, ailevi sırlar ve mahrumiyet ifşa edildi. Kölelik sistemini andıran görüntülerin yer aldığı, kadınların sergilendiği ve seçenek olarak gösterildiği bu programları izleyen kadın sayısı azımsanmayacak kadar çok olduğu acı bir gerçektir. İnsanlarımız farkında olmadan saatlerce televizyonun karşısında bu anları izleyerek programlara reyting kazandırıyorlar. Toplumsal öz eleştiri yapmak gerekiyorsa maalesef bazı diziler toplumun acı gerçeğini de yansıtıyor. Özellikle de elit diye tabir ettiğimiz bazı insanların arka plandaki yaşantılarını gözler önüne seriyor.
Peki Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde çekimi yapılan aşiret ve ağa dizilerindeki saçmalıklara ne demeli? Bu bölgede yaşayan insanları cahil, gaddar, merhametsiz ve anlayışsız gösteren, yaşantılarını küçümseyen dizi yapımları insanlarımızı özellikle de batı halkına yanlış tanıtmaktadır. Yetmemiş gibi lehçelerimizle dalga geçercesine bölge insanını aşağılama şivesi kullanılmaktadır. Sözüm; hayali, abuk sabuk sahneler çeken yapımcı ve oyuncularadır! Emin olun bu bölgede yaşayan insanlar sizden daha namuslu, onurlu, şerefli ve misafirperver insanlardır. Kumar, içki, kadına yönelik şiddet, cinsel istismar, cinayet, vurdumduymazlık ve ahlak dışı yaşantınızı bölge insanı olarak çok iyi biliyoruz.
Geçmiş dönemlerdeki film ve dizilerde az da olsa eğitici ve öğretici temalar işleniyordu, kardeşlik ve dostluk mesajları veriliyordu, yardımlaşma ve dayanışma ön plandaydı. Özellikle de 90’lı yıllardaki yapımlarda kültürümüzü yansıtan ve bizi tanıtan senaryolara yer verilirdi. Dizilerde aile, mahalle dostluğu, arkadaşlık, şeref, onur, saygı, sevgi, hoşgörü ve manevi değerler gibi kavramlar işlenirdi. Ailecek izlenebilecek bilgilendirici, düşündürücü ve güldüren Levent Kırca Skeçleri, Bir Demet Tiyatro, Kaygısızlar ve Vizontele gibi komedi yayınlar vardı. Küçükten büyüğe, kadın erkek iç içe yıllarca Kemal SUNAL’ın filmleri gülerek ve eğlenerek izlendi. Eski dönemlerdeki dizilerde topluma rol model olacak başrol oyuncular oynatılırdı. Hakkıyla çalışan, alın teri ve emekle ailesinin geçimini sağlayan ev reisi, tüm ömrünü çocuklarına feda eden anneler, zor zamanlarda komşuluk hassasiyeti ve sorumluluğu ile yardımlaşmayı eksik etmeyen duyarlı insanlar film ve dizilerde ön plana çıkartılırdı. Ekmek Teknesi, Bizimkiler, Aile Şerefi, İkinci Bahar, Çiçek Taksi, Süper Baba, Perihan Abla gibi yapımlar sokağa ayna olurdular. Eskiden gayri ahlaki sahnelerde sansür uygulanırdı, birkaç saniyeliğine gayri ahlaki bir sahne olduğunda küçükten büyüğe gözlerimizi kapatırdık ya da kanalı değiştirirdik şimdilerdeyse diziler baştan sona uygun olmayan sahnelerle dolu, sansür de kaldırıldı. Ev ortamında gönül rahatlığıyla izlenebilecek kaç tane dizi var acaba? TRT az da olsa ailecek izlenmeye değer diziler veriyor. Mesela Leyla ile Mecnun, Yeşil Deniz, Seksenler, Yedi Güzel Adam, Gönül Dağı…
Kültürümüzden uzaklaştıran, örf ve adet düşmanlığını konu edinen, inançsızlığı ilke edinen, zenginlik mesajları veren, Avrupa kültürünü dayatan, aile edebini yıkan, çarpık ilişki ve yasak aşkı normalleştiren dizilerin varlığı geleceğimiz açısından büyük bir tehdit unsurudur. Sorumsuz yayıncılık anlayışıyla yayınlanan dizilere RTÜK tarafından gerekli önlem alınmaz, kısıtlamalar yapılmaz ve yaptırımlar uygulanmazsa bu durum MİLLİ SORUN haline gelmesi kaçınılmazdır. Yayınlar ile ilgili denetim mekanizması oluşturulmalı ve kontrolsüz yayınlara müsamaha gösterilmemelidir. RTÜK tarafından aile ve kültürel değerlerimizi ön planda tutacak eğitim amaçlı diziler yayınlanmalıdır. Yukarıda dillendirilen hususlarda Milli Eğitim camiasına da büyük sorumluluk düşmektedir. Öğretmenler tarafından bilinçli ve eğitici yayınların izlenilmesi noktasında öğrencilere rehberlik ve danışmanlık hizmeti vermelidirler.
Kalın sağlıcakla!