Umudun simgesidir öğretmenler, bir nefestir, bir aynadır. Her baktığınızda kendinizi görebileceğiniz, farklı biçimlerde, farklı zamanlarda, ilk insanlardan bu yana en yüce ve en eski meslektir, belki de bir adanıştır.
Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim; bize, insanlığa adanmış bu ruhlarınıza minnettarım. Hz. Ali’nin o meşhur sözü hep aklımdadır: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Daha “a” diyemezken şimdi bu yazıları yazmak.
Peki, bizim onlara karşı yaklaşımımız doğru mu? Acaba hiç sordunuz mu kendinize bu soruyu? Sorduysanız, hiç cevabını bulabildiniz mi? Sizi siz yapan insanlar hep siz olarak mı kalacak hayatınızda? Onlara göstereceğimiz saygı, sevgi en doğal haklarıdır onların. Bir anne-baba bile öğretmendir aslında, bizim ilk öğretmenlerimiz.
Daha o zamandan başlar serüvenimiz. Yavaş yavaş götürürler, bizi gideceğiniz yere ve o yere ulaştığımız zaman her hiçbir şey istemezler bizden. Bir tek şey dışında, hatırlanmak. Sadece hatırlanmak isterler, sadece biraz olsun kıymet görmek isterler. Sıradan bir varlık olmadıklarını hissetmek, ya biz gereken kıymeti onlara gösteriyor muyuz? Yeri geldiğinde kölesi oluyor muyuz onların? Aklımızla beraber ruhumuzu da eğiten bu varlıkların ruhlarını anlamaya çalışıyor muyuz?
Kendinde olmayanı bile bize verebilen varlıklar, sizleri çok seviyoruz, en derinden teşekkürlerimizi iletiyoruz.