MUŞ’TA TRAFİK

Muş’un dar sokaklarında, her geçen gün artan araç sayısı adeta bir trafik kaosuna davetiye çıkarıyor. Bu kaosun başrol oyuncuları ise ne yazık ki kuralları hiçe sayan, kendi kurallarını yazan bazı şoförler. Dar yollar, plansız şehirleşme ve yetersiz altyapı bir yana, asıl mesele trafikteki saygı eksikliği. Akşam saatlerinde adeta felç olan trafik, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda sinir harbini de beraberinde getiriyor.


Kavşaklar, bu kaosun en net yansıdığı yerler. Işıksız kavşaklarda geçiş üstünlüğünün kime ait olduğunu bilmeyen ya da bilse de umursamayan sürücüler, hem kendilerini hem de diğerlerini tehlikeye atıyor. Kimsenin kimseye yol vermek istememesi, trafiği kilitleme noktasına getiriyor. Birkaç saniyelik bir geçiş için bu kadar inatlaşmaya, strese ve saygısızlığa gerek var mı? 

 

Bugün, Muş-Bitlis karayolu Muş Devlet Hastanesi karşısındaki kavşakta yaşananlar, bu tablonun en acı özetiydi.


Trafik ışıkları çalışmasına rağmen, kimse kimseye yol vermediği için kavşak tıkandı. Kuralları bilmeyen ya da bilse de umursamayan sürücüler, yer kapma telaşıyla diğer araçların geçişini engelledi. Yetmedi, uyarılara kulak asmak yerine bir de erkol hareketleri ile onları uyaranlara kızdılar. Bu tavır her yerde, her yolda… Düşünün: Hak etmediği yerde duruyor, trafiği kilitliyor, başkalarının hakkını gaspediyor ve hâlâ kendini haklı görüyor. 

 

Trafiğin yoğun olduğu saatlerde kavşaklarda trafik polislerinin yönlendirme yapması artık bir lüks değil, zorunluluk. Ancak asıl soru şu: Koca koca insanların başına birer polis dikmek mi gerekiyor?

 

Ehliyet almak bu ülkede adeta çocuk oyuncağı. Aracı yerinden kaldırıp, yazılı sınavda ezberlenmiş birkaç soruya doğru cevap veren herkes, direksiyon başına geçebiliyor. Peki, ya insan haklarına saygı? Ya topluma, çevreye, kurallara duyarlılık? Aracından çöp atan, tüküren, yol ortasında dörtlüleri yakıp aracı terk eden, en küçük tartışmada karşı tarafı taciz eden, küfürle, kavgayla sorunu “çözen” bir zihniyetin ehliyet alması bu kadar kolay olmalı mı? Bu tablo karşısında, trafiğin akıcı ve saygılı olmasını beklemek hayalcilik olmaz mı?

 

Trafik, bir toplumun aynasıdır ve Muş’ta bu ayna, saygı ve sorumluluk eksikliğini yansıtıyor. Polislerin ceza yazması çözüm değil; çünkü her şeyi yaptırımla çözmek, kalıcı bir değişim yaratmaz. Sorun, saygı ve sevgi eksikliğinde, kendine hak gördüğünü başkalarına eziyete çeviren bencillikte.

 

Bu zihniyetin bir başka yansıması, çocuklarını “herkesten üstün” gören ebeveynlerde. “Hadi al arabayı, ne istersen yap” tavrı, geçmişte ölümcül kazalara yol açtı. Çocuğunuza olan sevginiz, başkalarının hayatından kıymetli değil. Araç kullanmayı tam bilmeyen bir gence anahtar teslim etmek, onun için “ödül” olabilir, ama bir başkası için hayatına mal olacak bir cezaya dönüşebilir. Sorumlu davranmak, şımarık tavırlardan vazgeçmek, kendimizi başkalarıyla eşit görmek, sorunları bir nebze olsun çözebilir. Yeter ki, kendimizi üstün görme ukalalığından kurtulalım.

 

Biraz duyarlılık, biraz empati, biraz da kurallara uyma bilinci. Trafikte ayrıcalık talep etmek kimsenin hakkı değil. Birbirimize yol verelim, sabırlı olalım, saygıyı elden bırakmayalım. Unutmayalım ki, trafikteki her hareketimiz, sadece bizi değil, etrafımızdaki herkesi etkiliyor.
Muş’un trafiği düzelsin istiyorsak, önce kendimizden başlamalıyız. Kurallara uymak bir yük değil, bir erdemdir. Gelin, direksiyon başında da insan olduğumuzu hatırlayalım. Saygıyla, sevgiyle, sabırla… 

 

ÇANGA