MUŞ Haber Girişi : 01 Şubat 2024 15:18

Meşe Derneği ve Türkiye Çevre Platformu’ndan sulak alanların korunması için acil çağrı

Meşe Derneği ve Türkiye Çevre Platformu’ndan sulak alanların korunması için acil çağrı
Genel Merkezi Muş’ta olan Meşe Erozyonla Mücadele Doğayı Koruma ve Ağaçlandırma Derneği ve Türkiye Çevre Platformu adına bugün yaptığı açıklamada, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü'nün önemine dikkat çekti. 

ALPARSLAN DİYARI- Sulak alanların dünya üzerindeki doğal zenginlik müzeleri olduğuna vurgu yapılan açıklamada, bu alanların ekosistemler için olduğu kadar sosyoekonomik ve sosyokültürel yaşam için de hayati öneme sahip olduğu belirtildi.

 

 


Meşe Erozyonla Mücadele Doğayı Koruma ve Ağaçlandırma Derneğinin yaptığı açıklama şu şekilde: 

 

 


“Meşe Erozyonla Mücadele Doğayı Koruma ve Ağaçlandırma Derneği olarak bileşeni olduğumuz ve Yürütme Kurulunda yer aldığımız Türkiye Çevre Platformu 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü münasebetiyle basına ve kamuoyuna açıklama yapmak üzere sulak alanların yeterli düzeyde korunmadığı yönünde sesimizi duyurmak işitiyoruz;


 

 


Yeryüzünün en zengin ve en üretken ekosistemlerini oluşturan sulak alanlar, yalnız bulundukları ülkenin değil, tüm dünyanın doğal zenginlik müzeleri. Sulak alanlar yok olurken sadece ekosistemler değil, çevresindeki sosyoekonomik ve sosyokültürel yaşam da yok oluyor.

 

 

 

Sulak alanların korunmasının önemine kamuoyunun dikkatini çekmek için 1997 yılından bu yana Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanıyor.

 

 


Ramsar Sözleşmesi olarak bilinen Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi, 1971’de İran'ın Ramsar kentinde imzalandı. Sözleşmenin yapıldığı 2 Şubat tarihi, sulak alanların korunmasının önemine kamuoyunun dikkatini çekmek için 1997 yılından bu yana, Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanıyor.

 

 


Türkiye, Ramsar Sözleşmesi’ne 17 Mayıs 1994’te resmen taraf oldu. Bugüne kadar Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Manyas (Kuş) Gölü, Göksu Deltası, Akyatan Lagünü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü, Gediz Deltası, Yumurtalık Lagünü, Meke Gölü, Kızören Obruğu, Kuyucuk Gölü ve Nemrut Gölü olmak üzere 14 sulak alan sözleşme listesine dahil edildi. Uluslararası öneme sahip bu alanlarla birlikte Türkiye’de toplam 2.155.045 hektar alanı kaplayan, 135 sulak alan bulunuyor. Dünyadaki karbonun %40’ı sulak alanlar tarafından tutulmaktadır ve bu da 771 milyar tona denk gelmektedir. Dünyadaki canlı türlerinin yaklaşık %40’ı sulak alanlarda yaşamaktadır.

 

 

SULAK ALANLAR NEDİR?

 

 


Doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu, tüm sığ göl, lagün, delta ve korunaklı kıyılar sulak alan olarak nitelendiriliyor. 

 


Yeraltı suyu deşarjı, taşkın kontrolü ve taban suyunun dengede tutulması gibi işlevleriyle su rejiminin dengelenmesine katkı sağlarlar. Bulundukları çevrenin nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere iklim elemanları üzerine olumlu etki yaparlar.

 


Tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ve besin maddelerini kullanarak suyu temizlerler. Özellikle suların yoğun olduğu sulak alanlar, atık sulardaki organik ve inorganik maddelerin arıtılmasında önemli rol oynarlar, o nedenle Sulak alanlar ağır metalleri de süzdüğü için Dünyanın filtresi olarak görülürler.
Tropik ormanlarla birlikte en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemlerdir.

 

 


Yüz binlerce yıllık doğal süreçler sonucu meydana gelen sulak alanlar, ortama karakterize olmuş zengin bitki ve hayvan türleri ile yoğun organizma koleksiyonuna sahip olduklarından, yeryüzünün en önemli genetik rezervleri olma özelliğini barındırırlar.

 

 

SULAK ALANLARIN YOK OLMASI EKOSİSTEMİN BOZULMASI DEMEK

 

 


Türkiye’deki sulak alanların büyük çoğunluğunda, bu alanları besleyen kaynaklar üzerine baraj yapılması; yönlerinin değiştirilmesi ve sistemden aşırı miktarda su alınması; tarımsal, evsel ve endüstriyel atıklardan kaynaklanan kirlenme sonucu su niteliğinin bozulması; tarımsal alanlar ve yerleşim bölgeleri açmak amacıyla sulak alanların kurutulması ve doldurulması; yasadışı ve aşırı balık avlanması; kuşların, sürüngenlerin ve bunların yavrularının yasadışı olarak avlanması ya da yumurtalarının toplanması; aşırı otlatma; su bitkilerinin sökümü; sazların yakılması ve denetimsiz saz kesimi; lagünlerin yavru balık yetiştirme alanı olarak kullanımı; yabancı türlerin ortama katılması; 

 


 
Küresel ısınma ve beraberinde getirdiği kuraklık, insan kaynaklı tehditlerle beraber, su kaynaklarımızı ve sulak alanlarımızı geri dönülmez bir noktaya getiriyor.

 

 


Bir sulak alan olan Meke Gölü tamamen kurudu, Tuz Gölü’nün büyük bölümü çekildi ve civardaki yerleşim yeri evsel ve sanayi atıkları gölü kirletmekte olup yer altı sularının kontrolsüz tüketimi de gölün yok olmasına zemin hazırlamaktadır., Van Gölü; kıyı kanunu ve çevre kanununa aykırı bir şekilde yapılaşmaya açılması ve bölgedeki onlarca sulak alan, iklim krizi ile birlikte, evsel, sanayi tarımsal atıklar ile kirletilmekte. Aşırı sulama, zirai ilaçlama, Hes’ler, Barajlar yer altı su rejimini ile Van gülünü olduğu kadar, sulak alanların varlığını da tehdit etmektedir. Bu sebeple Dünya Sulak Alanlar Günü’nde toplumu bilinçlendirmek, karar vericileri etkilemek açısından büyük önem taşımaktadır.”

 

 

"HABER: KADER AKÇİL"

 

 

Resmi İlanlar