Kadıköy Bağdat Caddesi'nde Melisa Aydınalp isimli manken bozuntusu bir kadın (kadın demeye bile utanıyorum) giysi özgürlüğü adı altında tamamen çıplak tabiri caizse anadan üryan cadde boyunca memelere özgürlük sloganı ile yürüyüş yapmış, toplum değerlerimize aykırı davrandığı için göz altına alınması ile gündeme gelmişti. Gündeme gelmek için ilk soyunan kişi olmasa da sokak ortasında memelere özgürlük sloganı ile hayasızca davranışta bulunan, utanma duygusunu yitirmiş, zihniyeti bozuk bu yaratığa toplum ahlakını ve değerlerimizi hiçe sayarak sokak ortasında tanga bikini ile yürüyüşünden dolayı ahlak ve toplumsal değerlerle ilgili kitap okuma cezası verildi. Roman Öykü ve çocuk kitapları yazarı olarak, yıllarca verilen emek, harcanan zaman ve meşakkatli uzun uğraşlardan sonra yayımlanabilen adı üstünde eser diye nitelendirilen bir kitabın bu kadar ucuzlaştırılmasını, aşağılanmasını, kitap okumayı ödül sayarken bir ceza olarak verilmiş olmasını şiddetle kınıyorum. Her yıl düzenli olarak Kültür bakanlıkları ve belediyelerin ortak çalışması ve desteği ile yeni nesile kitap okuma alışkanlığı kazandırmak adına kitap okuma yarışmaları, öykü yazma yarışmaları düzenlenirken, uyumak için değil, uyanmak için okunan bir kitabı çıplaklıkla bağdaştıran, cezai işlem kategorisinde değerlendirip hapis cezası yerine kitap okuma cezası hangi zihniyetin ortaya koyduğu bir akıl sıkışması ise bu cezayı öngören her kimse ciddi anlam da denetimden geçirilmelidir.
Varsayalım kitap okuyarak kapalı bir zihni açmayı hedef saydınız. Kapatsaydınız bir hücreye dört ay, dört ayrı kitabın dört dosya halinde özetini isteseydiniz işte o zaman halkın tepkisini değil, kendini bulamamış bir kadını bir birey olarak kazandırmış olmanızdan dolayı taktirini alsaydınız.
Nitelikli okur sayısının parmakla gösterilecek kadar azaldığı şu teknoloji çağında, haber kanalları Fersah fersah, bu kadına okuma cezası verildiğini gözümüze sokarak yayınladığı için muhtemelen okumanın ve kitabın artık bir ceza olduğu gerçeğini, işlenen bir suçun karşılığında baskı altında okunması gerektiğini, zaten okumaktan yoksun bir neslin zihnine tuhaf bir şekilde çabucak aşılamış olduk.
Ar damarı çatlamış, edep yoksunu bu kadın utanç verici davranışının karşılığında adına ceza denilen ama aslında ödül olan ve ancak bizim ülkemizde görülecek trajikomik cezanın ardından, bir gence kitap okuma önerisi yapmanın utanç vericiliğini kimse inkâr edemez. Kitap, kitap olalı bu kadar aşağılanmamış ve bu kadar aşağılık bir kategoriye konmamıştır. Kendim bir yazar olarak kitaplığımdaki kitaplarıma bakmaya utanıyorum. Neden? Niçin? Kimin ne giydiği nasıl giydiği kendi öz iradesi geleneği göreneği büyüdüğü coğrafya ile ilintili elbette ama hiçbir coğrafyada hele ki, ülkemizin hiç bir cadde ve sokağında giysi özgürlüğü adı altında memelere özgürlük sloganı ile değerlerimizi ayaklar altına alan ahlak yoksunu bir kadının daha caydırıcı bir cezai işleme tabi tutulmadığını, kitapları ayaklar altına alarak ödül olması gereken eser niteliği taşıyan bir nesneyi ceza olarak uygun gören kişilerin zihniyetinin birbiriyle örtüştüğünün öngörüsündeyim. Açık ve net bir şekilde kurumun hangi kategoride hangi karar memuru olursa olsun kendi zihniyetlerini kontrol etmeye davet ediyorum. Trajikomik bu cezayı ciddiye bile almayan manken bozuntusu kadın, elinde mikrofonu ve düdüğü ile memeleri çıplak bir şekilde peyder pey kendini göstermek için bicilerine özgürlük yürüyüşüne devam ediyor. Açlıktan ölmek üzereyken bakkalın ekmek kasasından bayat bir ekmeği alan sokak çocuğuna yıllarca hapis cezası veren zihniyet, son yürüyüşü için bu kadına yurtdışı yasağı getirmiş. Ne diyelim. Kitaplar da aciz bir zihniyetin kurbanı olduktan sonra oturup yayan emeklerimize uzaktan mı bakalım? Soruşturması devam eden bir olayın kişilerine yurtdışı yasağını anlayabilirim ama kitap okuma cezası diye bir kavramın kendim dahil bütün yazarlara hakaret sayarım. Bir de şöyle bir gerçeğimiz var! Suçu işleyenin göğsünü gererek dolaştığı bu ülkede doğruyu söylediği için gözaltı kararı ile tutuklanan insanlar olduğunu da unutmamak gerekiyor.