Ülkemizin risk primi 700 baz seviyesinden 400 baz seviyesine gerilemiştir, bu daha makul maliyetlerle kaynak bulmasının önünü açmıştır. Ülkemizin eurobond tahvil faizlerinde 100 baz puan üzerinde düşüş olmuştur. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye ilişkin olumlu perspektif sunmaya başladılar. Tüm bu gelişmeler yurt dışı finansmana erişimi kolaylaştırırken maliyeti de azaltmıştır.
Bankacılık sektörümüz yüksek aktif kalitesi, güçlü sermaye yapısı ile sağlıklı bir görünüme sahip. Sermaye piyasalarımıza fon akışı başladı. Finansal istikrarı daha da güçlendireceğiz. Bankacılık sektörünü tedirgin eden negatif faiz marjı dönemi de büyük ölçüde geri kalmıştır. Karbon piyasası kuracağız. TCMB ürünlerinin katılım finansa uyumunu sağlayacağız. Katılım esaslı sigortacılığın gelişmesi için ilave adımlar atacağız. Sermaye piyasalarını derinleştireceğiz. Ekonomide yeniden dengelenme ihtiyacı çok açık.
Bankacılık sektörünün reel ekonomiyi desteklemek için önümüzdeki dönemde yurt dışı finansman fırsatlarını daha güçlü değerlendirmesini bekliyoruz. Sektörden beklentimiz bu. İç talepte bir dengelenme ihtiyacı var. Bankalardan cari açığın iyileşmesi, dezenflasyon sürecinin başarısı için programa uygun hareket etmelerini istiyoruz. Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönemler geride kalmalı. Bu sürdürülebilir değil. Artık reel sektörü desteklemek esas vazifemizdir. Reel sektörün finansmana kesintisiz erişimi olmazsa olmazlardandır. Bankaların önümüzdeki dönemde daha seçici şekilde cari açığı azaltacak, enflasyonu azaltacak şekilde büyümelerinin devamını arzuluyoruz. Bankaların reel ekonomiye desteklerinin devamını arzuluyoruz, üstümüze düşeni yapacağız."
Haber Merkezi