İnsan Hakları, sadece insan olduğumuz için sahip olduğumuz haklarımıza ve özgürlüklerimize denir. İnsan haklarına göre her insan temel hak ve özgürlüklerine göre eşittir. Ama insanlar tüm hak ve özgürlüklerine bağlı olarak bir takım sorumluluklara sahiptir. Tüm insanlar bu sorumluluklarını yerine getirdiği zaman insan hakları gerçek amacına ulaşacaktır.
Din, dil, ırk, renk, cinsiyet, ulus, etnik ve köken olarak tüm insanların birbirinden farklı olduğunu kabul ediyoruz ama tüm bu insanların gözyaşlarının da aynı olduğunu inkar edemeyiz. İşte bir gün bu fark ortadan kalkınca insanlar gerçekten değişecek ve gelişecektir.
İnsan haklarının kabulüne kadar geçen süreyi bireysel ve toplumsal olarak ikiye ayırabiliriz. Ama biz bu yazımızda toplumdan bahsedeceğiz.
İlk olarak 1200’lü yıllardaki Magna Carta Antlaşması’na bakalım. Bu antlaşmayla beraber kral yetkilerinin bazılarından kendi isteğiyle feragat etmiştir. Bu o dönem için çok büyük bir gelişmeydi. Çünkü demokrasi anlayış insanların kafasında yeni yeni yer etmeye başlamıştı.
Gözümüzü 1700’lü yıllara çevirdiğimizde ise Fransız İhtilali’ni göreceğiz. Fransız İhtilali ile beraber monarşik yönetim son bulmuş, yerine cumhuriyet kurulmuş, eşitli, adalet, özgürlük gibi kavramlar bütün dünyaya yayılmıştır.
Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti ise azınlıkların ayrılıkçı tutumu ile katmerleşen yapıyı dizginlemek için Senedi İttifak, Tazminat Fermanı, Islahat Fermanı ve Kanuni Esasi gidi adımlar atmıştır.
Son yüzyıldaki en önemli olay ise Arap Baharı olayı olmuştur. Arap halkının yönetime karşı çıkardığı silahlı, silahsız muhalefet olarak tanımlayabileceğimiz bu olay değerlendirebileceğimiz son olaydır. Ne yazık ki bu olay hiçbir zaman son olay olmayacaktır.
Günümüzde bile siyahi olan insanların karşı yapılan tutum Filistin’de çocukların, yaşlıların ve kadınların katledilmesi, sırf kendi mabetlerinde ibadet ettikleri için zulüm gören bu insanların yanında olan insan hakları neden Avrupalı devletlerin kendi ülkelerinde mükemmel bir düzenle işlerken aynı hassasiyet bu olaylarda gösterilmiyor. Savaş esnasında esir alınan askerlerimize, sivillere zulüm yapılarak geri veriliyor. Oysa biz onların yaşlı, kadın esirlerinin bile ihtiyaçlarını düşünüyoruz. Bunları biz söylemiyoruz, o yaşlı kadın söylüyor.
İnsan hakları bu gibi olaylar yüzünden asla gerçek amacına ulaşmayacaktır. Biz ise bir gün kendimizi sorgulayıp gerçekten karşımızdakinin bizden ne üstün ne de aşağı olmadığını anladığımız zaman gerçekten insanlık mertebesine ulaşacağız ve dünyadaki bütün acı, dert ve keder gibi duyguların yok olacağını kendi gözlerimizle göreceğiz.
Eğer bir gün ağlayan bir insan görürseniz sakın gözyaşlarına dokunmayın. Çünkü dökülen her bir damla gözyaşı haklarını çiğnediğimiz bir insanın kayıp gidişidir.